• Culture  • ‘Fenerköy Bir Mutluluk ve Sevgi Köyü’

‘Fenerköy Bir Mutluluk ve Sevgi Köyü’

  

“Üç tarafı deniz olan ülkemde çocuklar balıkların isimlerini bilmiyor, toprağa, otlara basmadan büyüyorlar” diyen yazar Ayşe Gülay Hakyemez, yazdığı Fenerköy Öyküleri ile doğaya, estetiğe, özgünlüğe, dostluğa vurgu yapıyor. Çocuklar için yazmanın en keyifli yanını ise “Canlılarla, bitkilerle, doğanın her parçasıyla konuşabiliyorum. İstediğim hayvan olabiliyorum, bulutlara binip uçabiliyorum, denizlerde maceralar yaşıyorum” sözleriyle açıklıyor. ‘Kar Tanesi Pastası’, ‘Fenerköy’de Fırtına’ ve ‘Renkli Yağmur Damlası’ adlı kitaplarını aynı anda çıkartan Hakyemez, öykülerinde çocukluk anılarına, ailesine ve hayallerine uzanıyor.

 

Ekin TÜRKANTOS

 

Çocuk kitapları yazmaya ne zaman, nasıl başladınız?

Kızım Suna Hakyemez çocukluğundan beri pastacı olmak isterdi. Üniversite çağına geldiğinde de bu isteğinden vazgeçmemişti. Güzel Sanatlar Fakültesi’ne bağlı Gastronomi Bölümü’ne girebilmesi için yetenek sınavını geçmesi gerekiyordu. Kazandı. Okula başladı. Hediyem bir pasta masalı idi. Kartanesi Pastası…

Yani kızınız bir pastacı oldu…

Evet, Londra’da The Fat Duck adlı restoranda şef aşçı olarak çalışıyor.

Diğer masallar nasıl doğdu?

Masal yazabildiğimi görmek beni çok heyecanlandırdı. Çocuklara erişebilme arzumu körükledi. Çocuk kitaplarını incelemeyi seviyordum. Yazarlarımızı, yayınevlerimizi inceledim. Yurtdışına her çıkışımda Londra’da, Paris’te, Barselona’da, Cenevre’de, Lizbon’da, Roma’da hemen hemen her gün kitapçılara gidip bir iki saatimi çocuk kitapları katında geçirmeye başladım. Okumaya yeni başlayan çocuklar için nelerin yayınlandığını araştırdım. Notlar aldım, düşündüm, çalıştım. Yazdıklarımı yeğenim Rüya’ya ve yazar dostlarıma okuttum. Yüreklendirildim.. Uzun bir süreçti.

Bir anda 3 kitap çıkartmak nasıl bir fikirdi?

Kar Tanesi Pastası benim yazdığım ilk masaldı. Okuduğum her arkadaşım çok beğendiğini ifade edince başka masallar da yazdım. Sonra fark ettim ki hepsi hayallerimin köyünde geçiyor. Fenerköy serisi böyle doğdu. Şimdilik üç kitap yayınlandı. Çocuklar ve veliler severse diğer öykülerim de yayınlanabilir..

Son zamanlarda çocuk kitapları yazan çokça insan var bunu neye bağlıyorsunuz?

Dünya gündemine bağlıyorum. Öyle kötü şeyler oluyor ki insanlar çocuklarda farkındalık yaratma telaşına girdi. Kendi cephelerinden “doğru” gördüklerini yazmaya ve çocuklara ulaştırmaya çabalıyorlar sanki. Öte yandan masal dinlemek, masal okumak, masal yazmak hayallerimizde yaşamanın ve yaşatmanın bir yolu. İyi bir terapi yöntemi.

Herkesin bir gün gidip yerleşmek istediği kasabaya “Fenerköy” dediniz. Seri,“Fenerköy Öyküleri” olarak geçiyor?

Evet. Çocukluğum Fenerbahçe’de tekne tepelerinde geçti. Rahmetli babam deniz aşığı bir adamdı. Yazlarımız teknede geçerdi. Babamın miçosuydum. Onu her sabah işe gitmesi için sahile bırakmak benim görevimdi. 9 yaşındaydım. Kürek çeker, demir atar, demir çeker, balık tutar, midye toplar, yengeç avlar, yüzer, dalar, yakamozları kovalardım. Doğa ve deniz sevgim hayallerimin köyünü yarattı. “Fenerköy” bir mutluluk, sevgi, estetik ve doğal yaşam köyü.

Datça’da yaşamaya başlamanızla paralel gidiyor sanırım bu hikâyelerin pişmesi…

Şehirden kaçma çabalarım Datça’ya gelişimden çok daha önce başlamıştı. Yıllar önce Yeniköy ormanında iki yıllık bir inziva yaşamıştım. Arabayla zor ulaşılan bir tepedeydi kaldığım yer. İlkel,insansız ve imkansız, doğa içinde derme çatma bir yerdi. Topukluları çıkarıp çarık giydim. Sade  yaşamayı deneyimlemeye başladım. Arındım. Sığındığım doğada şifalandım. Bugünkü iç huzurumu o günlere borçluyum. Datça benim son durağım mı bilemem ama deniziyle, doğasıyla, insanlarıyla çok mutluyum. Başkanlığını sürdürdüğüm Datça Kent Konseyi Kültür Sanat Bilim Grubu ile çocuklara sanat atölyeleri düzenliyor, sanat ve sanatçılarla tanışmalarını sağlıyor, kültür sanat söyleşileri yapıyoruz. Hayallerim ve hikâyelerim besleniyor.

Çocuklar için yazmanın en keyifli tarafı nedir?

Çocuklaşmak, çocuk hissetmek elbette. Canlılarla, bitkilerle, doğanın her parçasıyla konuşabiliyorum. İstediğim hayvan olabiliyorum, bulutlara binip uçabiliyorum, denizlerde maceralar yaşıyorum. Renklerle, çocuklarla dans ediyorum. Dillendirebildiklerimi çizer dostum Canan Barış görünür kılıyor. Bu da çok lezzetli bir başka keyif.

Bundan başka kitap projesi olacak mı, şu an üzerinde çalıştığınız var mı?

Yazılmış ve yazılacak “Fenerköy Öyküleri” o kadar çok ki. Çocuklar okudukça, ilgileri sürdükçe yayınlanacağından kuşkum yok.

Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?

Üç tarafı deniz olan ülkemde çocuklar balıkların isimlerini bilmiyor. Toprağa, otlara basmadan büyüyorlar. Çiçek gördüklerinde koparma eğilimindeler. Alışveriş merkezlerinde sahip olma çılgınlığına katılıyorlar. Tek tip insan olma yolundalar. Sevgiyi değil, rekabeti ve mücadeleyi öğreniyorlar. Öykülerim doğaya, estetiğe, özgünlüğe, dostluğa vurgu yapıyor. Yarınımızı yaratacak çocuklar için…