• Beauty  • Skincare  • Nurhan Keeler’dan “Modern Simya”

Nurhan Keeler’dan “Modern Simya”

Gençlik iksirini arayan modern simya iş başında. İnsanların gençlik iksirini araması yeni bir şey değil; antik insan da bu iksiri arıyordu yeni insan da arıyor. Vücudumuzla savaşıp estetikler yaptırıp yaşlanmak yerine sadece yaş almaya çalışıyoruz. Eksik ve hasarlı bir organımız varsa dert değil; artık 3 boyutlu yazıcılar dokuları kopyalayabiliyor. Genç kalmak için sağlıklı beslenmek de gerekiyor. Sağlıklı şeyler yiyip içmeye çalışıyoruz. Sağlıklı beslenmek ne kadar mümkün? Bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Her geçen gün gıda konusunda biraz daha dehşete düşüyoruz. Doğru bildiklerimiz yanlış, yanlış bildiklerimiz doğru oluyor. Yediğimiz içtiğimiz şeylerin doğallığından ise hiç emin değiliz. Yediğimiz şeyin o şey olduğundan da emin değiliz. Yediğimiz şey pirinç mi yoksa plastik mi, tavuk mu yoksa tavuğa benzeyen beyaz et mi? Hem vücudumuzla hem de doğal olmayan gıdayla savaşırken ortoreksik olup çıktık. Genç kalmak ve sağlıklı beslenmek bizde takıntı yarattı; adı ortoreksia. Ortoreksia da çok sağlıklı bir şey olmadığı gibi tedavi edilmesi gereken bir hastalık haline geldi.

Yeme içme konusunda takıntılı hale gelirken spor da bağımlılık yapmaya başladı. Her mahallede açılan spor kulüplerinin üyesi artıyor. Ormanda ve yürüyüş parkurlarında yürüyenler hem sosyalleşiyor hem hareket ediyor. Yürüyüş parkurları ve oralarda yapılan aktiviteler dikkat çekiyor.

Estetik, beslenme ve spor son zamanlarda yemek ve kahve sohbetlerinin vazgeçilmezi. Modern simya iş başında her gün yeni bir gıda, bir spor etkinliği ve estetikle karşımızda…

Chillax

2011’den günümüze dünya ‘chillax’ı yaşamak istiyor. Rahatlık ve samimiyet ihtiyacı var. Kocaman ve şaşalı şeylerden çok insanı saran samimi şeylere ihtiyaç duyuyoruz. Zaten binalar, endüstri, tarım ve dertler kocaman bari etrafımızı saran şeyler bunların ‘değili’ olsun. Güliver’e arkadaşı ne demişti; “Kabul et bundan daha büyük olmayacaksın!”

 

Geçiş dönemindeyiz. Protokolden rahatlığa, ağır klasikten moderne, kontrolden rahatlığa ve akışa; fazla tüketimden az tüketime, endüstriyelden artizana, politikadan sosyal girişimciliğe, ‘cool’dan samimiyete, ‘ya-ya’dan ‘hem-hem’e geçiş dönemindeyiz: ‘Ya o ya şu’ ile kısıtlı değiliz, ‘hem o hem bu’nu seçebiliriz. Eskiden kolay kolay bir araya gelmeyen tarzları aynı anda benimseyebiliriz.

Lüks markalar günlük olmaya, günlük markalar lüks olmaya çalışıyor. Lüks markalarla günlük markalar kısa süreli de olsa iş birliği yapıyorlar. Ya da hızlı tüketim lüks markalarla iş birliği yaparak farklılaşmaya ve değerini artırmaya çalışıyor.

Lüks kabuğunu kırıp samimi olmaya ve yayılmaya çalışıyor. Endüstrileşme ve aynılaşmayla birlikte şaşırma ve oyalanma ihtiyacı da arttı. Hikâyesi olanlar ve merak uyandıranlar hem akılda kalıcı hem gündem yaratıcı hem de ilgi çekiciler.

Artık bir şeyin pahalı olup olmamasından veya özel üretim olup olmamasından çok verdiği duyguya, yarattığı ilgiye ve hikâyesine bakılıyor.

Hikâyesi olan şeyler daha kolay lüks hâline gelebiliyor. Hikâyeden kasıt ansiklopedik bilgi, tarih veya sosyolojik bilgi değil; ilham verici, şaşırtıcı hikâyelere ihtiyaç var ki olumlu anlamda değişim dönüşüm yaşayabilelim.

“I am we.”

Hepimiz herkesiz.

Hepimiz her şeyiz.

Hepimiz her yerdeyiz.

Kimse artık %100 bir şey değil. Gen testleri yapıldı ve herkes hibrit çıktı mı? Çıktı. İçimizde her şeyden ve her yerden bir parça var. Dünyada ayrışan değerlerden çok medyanın etkisiyle ortak değerler oluştu. İnsanlar doğdukları yerin değil global kültürün etkisindeler. Endüstriyel tarımla birlikte aynı gıdaları tüketmeye başladık, benzer eğitim sisteminden ötürü benzer bakış açılarına sahip olmaya başladık.

Birbirimizi tamamlamak ve dengelemekten ziyade aynılaşmaya başladık.

 

Nurhan Keeler

Araştırma ve trend uzmanı